Önemli Telefonlar
110 - İtfaiye
112 - Hızır Acil Servis
115 - Uluslararası Servis
118 - Bilinmeyen Numaralar
131 - Ulusal Servis
135 - Uyandırma Servisi
153 - Zabıta
154 - Alo Trafik
155 - Polis
156 - Jandarma
177 - Orman Yangın Alarmı
184 - Sağlık Bilgisi
İllere göre kültür müdürlükleri, kültür merkezleri, müzeler,
orkestralar, devlet güzel sanatlar galerileri ve ören yerlerine
dair bilgi almak için lütfen aşağıdaki listeden istediğiniz
ili seçerek "git" düğmesine tıklayınız...
KÜLTÜREL ZENGİNLİKLER ÜLKESİ TÜRKİYE
Dört mevsimin yaşandığı, binlerce doğal
bitkinin yetiştiği, verimli topraklara sahip Türkiye, dünyanın
en eski yerleşim yerlerinden biridir. Antalya yakınlarındaki
Karain mağarasında yapılan arkeolojik kazılarda Paleolitik
Çağ'ın alt, orta ve üst evrelerine ilişkin eserler bulunmuştur.
Paleolitik Çağ'ın, genellikle günümüzden iki milyon yıl
önce başlayıp on bin yıl önce son bulduğu kabul edilmektedir.
Aşağı Fırat havzasında, Yarımburgaz mağarasında yapılan
kazılarda da Paleolitik Çağ'la ilgili yeni buluntulara rastlanılmıştır.
Mağaralardaki renkli duvar resimleriyle tanınan Mezolitik
Çağ'a ait buluntular. Tekeköy, Belbaşı ve Beldibi kazılarında
elde edilmiştir. Eski Yakındoğu ve Ege'nin en gelişmiş Neolitik
Çağ yerleşim merkezi ise Konya'nın 52 km. güneydoğusundaki
Çatalhöyük'tür. Burada yapılan arkeolojik kazılarda M.Ö.
6800-5700 yıllarına ilişkin evler, eşyalar, heykeller ve
duvar resimleri bulunmuştur. Burdur'un 25 km. güneybatısındaki
Hacılar da Anadolu'daki diğer bir Neolitik Çağ yerleşim
merkezidir. Hacılar'da Neolitik Çağ eserlerinin yanı sıra
Erken Kalkolitik Çağ'dan kalma bakır-taş eserler ve boyalı
çanak çömleklere de rastlanılmıştır. Denizli'de Beycesultan,
Yozgat'ta Alişar, Çorum'da Alacahöyük'te yapılan kazılarda
Geç Kalkolitik Çağ'a ait eserler elde edilmiştir. Van Tilkitepe
ise Orta Kalkolitik Çağ'a ait eserleriyle tanınmıştır. Karaman
yakınlarındaki Canhasan'da da Kalkolitik Çağ'ın erken, orta,
geç evrelerine ilişkin eserler bulunmuştur.
Anadolu, M.Ö. IV. binin sonu ile III.
binin başlarında Eski Tunç Çağı'na girmiştir. Her türlü
maddenin işlendiği bu döneme ait Alacahöyük, Eskiyapar,
Arslantepe, Kültepe, Mahmatlar, Kayapınar, Horoztepe, Dündartepe,
Alişar, Beycesultan, İkiztepe, Ahlatlıbel ve Karaoğlan'dan
elde edilen birbirinden güzel eserler müzelerimizde sergilenmektedir.
M.Ö. 1950 yılından itibaren Anadolu yazılı
tarih dönemine girdi. Asur Ticaret Kolonileri döneminde
(M.Ö. 1950-1750) Asurlular ile Anadolu'daki Geç Hattilerin
oluşturduğu şehir devletleri arasında zengin bir ticaret
ve kültür alışverişi yaşandı. Sayıları yirmiye yaklaşan
pazar (Karum) kuruldu. Kültepe'deki Kaniş Karumu en önemli
merkez durumundaydı. Kültepe, Acemhöyük, Alişar ve Boğazköy
kazılarında bu döneme ait zengin malzeme bulunmuştur.
Hititler, M.Ö. 1750 yılında Anadolu'nun
merkezi sistemle yönetilen ilk devletini kurdular. Eski
Hitit Krallığı adı verilen bu devletin başkenti Hattuşaş-Boğazköy'dü.
Zamanla zayıflayan Eski Hitit Krallığı, M.Ö. II. binin ikinci
yarısında yeniden kuvvetlendi ve bir imparatorluk durumuna
geldi. Hitit İmparatorluğu M.Ö. 1200'lerde Ege göçlerinin
etkisiyle yıkıldı. Saldırılardan kaçan Hititlerin bir bölümü,
Toroslarda Hitit Beylikleri olarak varlıklarını M.Ö. 700
yıllarına kadar sürdürdüler. Hititlere ait eserler Boğazköy,
Alacahöyük, Eskiyapar, İnandık, Maşathöyük, Kargamış, Zincirli,
Arslantepe, Karatepe, Sakçagözü ve Hitit egemenliği altındaki
diğer yerlerde yapılan arkeolojik kazılarda elde edilmiştir.
Hitit İmparatorluğu'nu yıkan Frigler,
M.Ö. 1200-700 yılları arasında Anadolu'nun bir bölümüne
egemen oldular. Yönetim merkezleri Ankara yakınlarındaki
Gordion'du. M.Ö. VIII. yüzyılın ikinci yarısında en parlak
dönemlerini yaşadılar. M.Ö. VII. yüzyılın başlarında Kimmer
akınları sonucu zayıfladılar. Önce Lidya egemenliğine girdiler
ve M.Ö. 550 yıllarında Persler tarafından tarih sahnesinderı
silindiler. Friglere ait en önemli eserler başkent Gordion'da
yapılan kazılarda bulunmuştur. Frig uygarlığının etkisini
sürdürdüğü dönem M.Ö. 750-300 yılları arasıdır.
Van Gölü çevresinde M.Ö. I. binin başlarında
başkent Tuşba (Van) olmak üzere bir devlet kuran Urartular,
kültürel mirasımıza önemli eserler kattılar. En parlak dönemlerini
M.Ö. IX-VIII. yüzyıllarda yaşayan Urartulara ait eserler
Altıntepe, Toprakkale, Çavuştepe, Adilcevaz, Patnos, Kayalıdere
ve diğer Urartu yerleşim yerlerindeki kazılar sonucu elde
edilerek müzelerimize konmuştur. Fildişi işçiliği Urartu
sanatı içinde ayrı bir önem taşımaktadır. M.Ö. 600 yıllarında
Urartu devletinin egemenliği sona erdi, bir süre sonra Persler
Anadolu'ya sahip oldular. Pers egemenliği M.Ö. 545-333 yılları
arasında devam etti.
M.Ö. II. binin sonlarındaki Dor göçleriyle
Batı Anadolu'da ilk Hellen kolonileri kurulmaya başladı.
Batı Anadolu'da M.Ö. 1050'den itibaren İon Uygarlığının
etkisi arttı. Karya, Likya ve Lidya Uygarlıkları M.Ö. VII-
VI. yüzyıllarda en parlak dönemlerini yaşadılar. Ege Bölgesi'nin
orta bölümünde başkentleri Sardes olmak üzere M.Ö. 700 yıllarına
doğru bir devlet kuran Lidyalılar altın ve gümüşten tarihte
ilk sikkeleri bastılar. Lidya Devleti, M.Ö. 546'da Persler
tarafından yıkıldı. Ancak, Lidya uygarlığı M.Ö. 300'e kadar
etkisini sürdürdü. Perslerin Batı Anadolu'daki egemelikleri
sırasında Yunan ve Pers kültürlerinin kaynaşması sonucu
Greco- Pers Stili eserler ortaya çıktı.
Büyük İskender'in Anadolu'yu işgaliyle
Anadolu'da Hellenistik Dönem (M.Ö. 333-30) başladı.
Bu dönemde Ege Bölgesi kentleri mimarî
eserlerle donatıldı. Heykel sanatı gelişti. M.Ö. 30 yıllarından
itibaren Roma egemenliği altında büyük bir kültürel gelişme
görüldü. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasından
sonra Anadolu'da Bizans dönemi eserleri ortaya çıktı. Hıristiyanlığın
yayılmasına paralel olarak dinî yapılarda ve eserlerde büyük
artış görüldü. Bizans dönemi 1453 yılında İstanbul'un Türkler
tarafindan fethiyle son buldu. Bu dönemde Ege Bölgesi kentleri
mimarî eserlerle donatıldı. Heykel sanatı gelişti. M.Ö.
30 yıllarından itibaren Roma egemenliği altında büyük bir
kültürel gelişme görüldü. 395 yılında Roma İmparatorluğu'nun
ikiye ayrılmasından sonra Anadolu'da Bizans dönemi eserleri
ortaya çıktı. Hıristiyanlığın yayılmasına paralel olarak
dinî yapılarda ve eserlerde büyük artış görüldü. Bizans
dönemi 1453 yılında İstanbul'un Türkler tarafından fethiyle
son buldu.
Türkler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu
döneminde XI. yüzyılın başlarından itibaren Anadolu'ya yerleşmeye
başladılar. Bizanslılara karşı 1071 tarihinde kazanılan
Malazgirt Zaferi Anadolu'nun kapılarını Türklere açtı. Büyük
Selçukluların devamı olan Türkiye Selçukluları döneminde
(1075-1318) bir yandan eski şehirler onarıldı, yeni yapılarla
donatıldı, diğer yandan da yeni yerleşim merkezleri kuruldu.
İslâmiyet'in gerektirdiği dinî yapılanma, öğretim
kuruluşlarına, hastanelere öncelik verildi. Moğol istilâsı
sonucu zayıflayan Türkiye Selçukluları Devleti'nin yıkılması
üzerine Türkiye'de Beylikler Dönemi (1318-1453) başladı.
Selçuklu sanatının sürdürüldüğü bu dönemde önemli eserler
yapıldı. Çinicilikte büyük gelişme görüldü. 1299'da önce
devlet, daha sonra da imparatorluk kuran Osmanlılar, Fatih
Sultan Mehmet döneminde Anadolu'da birliği sağladılar. Fatih
Sultan Mehmet'le başlayan yükseliş döneminde imparatorluk
Orta Avrupa'dan İran içlerine, Kırım'dan Kuzey Afrika kıyılarına
kadar genişledi. Osmanlı İmparatorluğu, kendi kültürünü
yeni topraklarına taşırken oralardan da beğendiği unsurları
aldı. Böylece zengin bir kültür mozaiği ortaya çıktı.
XVIII. yüzyıldan itibaren Osmanlı kültüründe
Avrupa etkisi görülmeye başladı. 1789 Fransız İhtilâli'nin
dünyaya yaydığı milliyetçilik akımı sonucu, her ulus kendi
kültürünü koruma ve vatanları üzerinde siyasal egemenliklerini
kazanma yolunda çalışmalar yaptı. Osmanlı Devleti bünyesindeki
uluslar birer birer egemenliklerini kazanırlarken Türk kültürüne
önem verilmeye başlandığı görüldü.
1914-1918 I. Dünya Savaşı'nda Osmanlı
Devleti müttefikleriyle birlikte yenildi. Toprakları işgal
edildi.
Yüce Atatürk'ün önderliğinde kazanılan
Türk Kurtuluş Savaşı'ndan sonra 29 Ekim 1923'te Türkiye
Cumhuriyeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti'nden
zengin bir kültürel miras devralmıştı. Atatürk, bu zengin
mirası gün ışığına çıkarma, koruma ve tanıtma konusunda
önemli çalışmalar başlattı. Türk Dil ve Tarih Kurumlannı
kurdu. Dil ve Tarih Coğrafya Fakültesi'ni öğrenime açtı.
Müzeciliğe önem verdi. Topkapı Sarayı'nı, Ayasofya'yı müze
haline getirdi. Arkeolojik kazılara önem vererek pek çok
eserin müzelerimize girmesini sağladı. Günümüzde, 1994 yılı
itibariyle ören yeri sayısı 525'e, kamu müzesi sayısı 184'e,
özel müze sayısı 80'e, müzelerdeki eser sayısı da 2.456.691'e
yükselmiştir.
Türkiye, bir uygarlıklar beşiği ve kültürler
mozaiği olarak dünyanın kültür zengini ülkeleri arasında
ilk sıralarda yer almaktadır. Doğal güzelliklerini, kültürel
zenginliğiyle bütünleştirerek turizm alanında büyük atılımlar
yapmıştır.
Ülkemizde eski uygarlıklara ait eserlere
en az Türk eserleri kadar önem verilmektedir. Bugün Balkanlarda,
Orta Avrupa'da Türk eserlerinin pekçoğu yok edilmişken,
Türkiye'de sanat değeri taşısın taşımasın tüm yabancı kökenli
eserler koruma altına alınmıştır.
Türkiye, şaheser niteliğinde binlerce
esere sahiptir. Dünyanın 7 Harikası'ndan Efes Artemis Tapınağı
ve Halikarnas Bodrum Mausoleumu da vaktiyle Türkiye topraklarında
bulunuyordu. Türkiye'nin kültürel zenginliklerinin bir bölümüyle
birlikte bu iki şahesere ait parçalar da bugün dünyanın
önemli müzelerinde sergilenmektedir. Türkiye'de sadece şaheser
nitelikli çiniler bir araya.getirilmeye çalışılsa ciltler
dolusu eser ortaya çıkar. Yalılar, köşkler, camiler, medreseler,
şadırvanlar, çeşmeler, ahşap minberler, kıyafetler müstakil
kitaplara sığmaz. Ne mutlu ki, birbirinden güzel, şaheser
niteliğinde binlerce esere sahip bir ülkeyiz.
T.C.
Turizm Bakanlığı
TÜRSAB
Türkiye Seyahat Acentaları Birliği