Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, barışın üstüne 1 Mayıs’ta gölge düşmesini istemediklerini belirterek, “1 Mayıs’lar artık çatışmaların değil, emeğin, dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin yaşandığı günler olarak, layık olduğu şekilde kutlanmalıdır” dedi.
Başbakan Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan “Ulusa Sesleniş” programında 1 Mayıs’ı, Bakanlar Kurulu kararıyla Emek ve Dayanışma Günü olarak ilan ettiklerini anımsatarak, şöyle konuştu:
“Başta işçilerimiz olmak üzere geniş çalışan kesimlerimizin Türkiye’nin kalkınmasında çok ağır rolleri, büyük emekleri var. Bütün çalışanlarımızın Emek ve Dayanışma Günü’nü ekranlar aracılığıyla şimdiden kutluyorum. 1 Mayıs’lar artık çatışmaların değil, emeğin, dayanışmanın, dostluğun, kardeşliğin yaşandığı günler olarak, layık olduğu şekilde kutlanmalıdır. Biz işçilerimizle, emekçilerimizle bugünü bayram havasında kutlamak istiyoruz. İnşallah öyle de olacaktır. Bu umut ve beklentiler, sadece benim değil tüm milletimizindir. Bildiğiniz gibi işçimizin, memurumuzun geçmişte birçok nema adı altında kesintileri vardı ve geldiğimizde bunu önümüzde gördük ve dedik ki ‘işçimizin de memurumuzun da devletinden alacağı varsa bu bekletilemez. Devlet olarak biz bunu hemen ödemeliyiz’ dedik ve üç yıl içerisinde 13.5 katrilyonluk bu borcu biz ödedik. Niçin? Çünkü işçimize karşı, memurumuza karşı emeğinin bedelini bu şekilde tehir ettiremezdik, erteleyemezdik. Biz böyle bir iktidarız. Dolayısıyla barışın üzerine 1 Mayıs’ta gölge düşmesin istiyoruz. Dayanışmanın üzerine gölge düşmesin istiyoruz.”
Erdoğan, Türkiye’nin, son yıllarda gerçekleştirdiği çok yönlü atılımın, yakaladığı ekonomik dinamizmin son derece önemli olduğunu ifade etti. Başbakan Erdoğan, bu başarılı yılların son derece değişken ve dalgalanmalara açık bir küresel atmosferde gerçekleştiğinin de mutlaka dikkate alınmak durumda olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Sizlerin de malumunuz olduğu üzere, bugünlerde yine küresel bir ekonomik dalgalanma tüm dünyada etkisini hissettirmektedir. Enflasyonda, faizlerde, borsalarda, işsizlik oranlarında dalgalanmaya, piyasalarda durgunluğa yol açan, petrol fiyatlarının rekor düzeylere ulaşmasına sebep olan bu küresel şok, hiç kuşkusuz az ya da çok Türk ekonomisini de etkilemektedir. Yine hem küresel ölçekte, hem de ülkemiz ölçeğinde, son yılların en kurak mevsimlerine şahit oluyoruz. Ancak şunu bütün samimiyetimle ifade etmek isterim ki Türkiye ekonomisi, bu tür şokları, bu tür dalgalanmaları artık kolayca atlatabilecek bir güce, bir dirence sahiptir.”
“TÜRKİYE EKONOMİSİ BUGÜN EMİN ELLERDEDİR”
Son 5,5 yılda yaşanan şokları, dalgalanmaları, belirsizlikleri, olumsuz sürprizleri en az etkiyle atlatmayı başardıklarını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Aldığımız önlemlerle Türkiye ekonomisini güçlü, korunaklı bir yapıya kavuşturmak için gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlarla artık geleceğe daha güvenle bakabiliyor, bu tür küresel sarsıntıları asgari zararla atlatabiliyoruz” diye konuştu.
Bu tablo da Türkiye ekonomisinin bugün emin ellerde olduğunu gösterdiğini vurgulayan, şunları kaydetti:
“Türkiye’nin orta ve uzun vadeli para politikaları, mali politikaları her kesim tarafından bilinmekte ve bu politikalara güvenilmektedir. Avrupa Birliği katılım sürecimiz ve reformları uygulama kararlılığımız, ekonomimizi her zamankinden farklı, her zamankinden güçlü bir konuma yükseltmiştir. Bütün bunlara ek olarak, Merkez Bankamız güçlü rezervleriyle her türlü şokun, her türlü dalgalanmanın üstesinden gelebilecek bir yapıya kavuşmuştur. 2002 yılında sadece 26,5 milyar dolar olan Merkez Bankası rezervlerimiz, bugün 75 milyar dolar seviyesine çıkmıştır. Yine turizm gelirlerimiz, 2002 yılında 8,5 milyar dolar seviyesinde iken 2007 yılı sonunda 18.5 milyar dolar seviyesine ulaşmıştır.”
SOSYAL GÜVENLİK YASASI
Başbakan Erdoğan, geçen hafta yeni Sosyal Güvenlik Yasası’nın TBMM genel kurulunda kabul edildiğini anımsatarak, şunları kaydetti:
“Geleceğimiz açısından çok hayati gördüğümüz bu yasanın ülkemize, milletimize, çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum. Sosyal güvenlik sisteminde yapılan düzenlemeler, etkisini kısa vadede değil, orta ve uzun vadede gösterir. Geçmişte bazı hükümetler, nasıl olsa etkisi kısa dönemde görülmeyecek diyerek, oy uğruna, koltuk sevdası uğruna, iktidar hırsı uğruna dengeleri bozmuş ve bütçemize çok ağır yükler yüklemişlerdir. O zaman uygulanan bu insafsız, bu öngörüsüz politikalar, bugün tüm çalışanların sırtında ağır bir yüktür. İşte ülkemizin, milletimizin, çalışanlarımızın omuzlarındaki bu ağır yükü kaldırmak için sosyal güvenlik reformunu gerçekleştirdik. Etkisini bundan 30 yıl, 40 yıl, hatta 50 yıl sonra tam olarak hissedeceğimiz bu düzenlemeler, Türkiye’nin yeni nesillerinin bahtını karartmamak için yapılmış düzenlemelerdir.”
GENEL SAĞLIK SİGORTASI
Başbakan Erdoğan, bu yasayla getirilen en önemli yeniliklerden birinin de Genel Sağlık Sigortası olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
“Böylece Anayasamızda öngörülen Genel Sağlık Sigortası Sistemi, aradan geçen 26 yıldan sonra Hükümetimiz döneminde hayata geçirilmiş oluyor. Buna göre, ülkemizde yaşayan herkes sağlık sigortası kapsamı içine alınıyor. 18 yaşını doldurmamış olan kişiler, bakıma muhtaç kişiler, acil haller, iş kazası ve meslek hastalığı halleri ile bulaşıcı hastalıklarda genel sağlık sigortalısının primine ve borcuna bakılmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanma imkanı getiriliyor. Bakınız bu yasaya kadar bir çiftçimiz veya bir esnafımız, hastalanan çocuğunu doktora götürdüğü zaman, daha kapıdan girerken prim borcu olup olmadığına bakılıyordu. Getirdiğimiz bu sistemle, milletimizin geleceği olan tüm çocuklarımızın 18 yaşına kadar, prim vb. hiçbir şart aranmaksızın sağlık hizmetlerinden yararlanması sağlanıyor.”
İSTİHDAM PAKETİ
Başbakan Erdoğan, “şimdi bir başka önemli düzenlemeyi, bir başka devrim niteliğindeki reformu uygulamaya koymanın hazırlığı içinde” olduklarını ifade ederek, şunları söyledi:
“2002’den bu yana ülkemiz ekonomisinde atılan önemli adımlar, sağlanan önemli gelişmeler neticesinde enflasyon sorunu büyük ölçüde çözülmüş, Cumhuriyet tarihinde eşi görülmemiş yüksek ve sürekli büyüme sağlanmıştır. Ancak hala çözülmesi gereken sorunlar vardır. Başta gelen sorunlardan biri de işsizliktir. Geçmişten devraldığımız bu sıkıntıyı geleceğe taşımak lüksüne sahip değiliz. İşsizlerimize iş bulmak, yeni istihdam üretmek mecburiyetimiz var. Bu amaçla şimdi İstihdam Paketi adını verdiğimiz yeni düzenlemeyle tarihi bir adım atmaya hazırlanıyoruz. İnanıyorum ki bu paket, Türkiye’de yeni bir dönemin başlamasını da sağlayacaktır. Bu yeni paketle, işverenler üzerindeki idari ve mali yükleri azaltmayı, istihdamı arttırmayı, kayıt dışılığı azaltmayı hedefliyoruz.”
|